| Meb| Sbs| Oges| Öss| Konu Anlatımlar| Soru Cevaplar|
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

YALAN ÜZERİNE…

Aşağa gitmek

YALAN ÜZERİNE… Empty YALAN ÜZERİNE…

Mesaj  Admin Cuma Ağus. 14, 2009 9:22 am

İnsanoğlunun içinde bulunduğu çıkmaz. YALAN. Sürekli olarak tekrarı ve bunun neticesinde bir saplantıya takılıp kalınması. İşte burada; göremediğimiz durum neticesinde, hayatın her alanında ( bireysel, toplumsal, ekonomik, siyasal, sosyal v.s. )karşımıza çıkan ve bizi sıkıntılara koyan en büyük şey. YALAN. Ve bir ömür boyu süren anlamsızlık. Hayatın ve hayatımızın. Her yerde ve her şeyde. Sonuçta da ayni döngü içerisinde dolanıp durma. Yıllar boyu. Nesiller boyu.

İnsan varlığının temel amacı kendisini bulmasıdır. Kendisini tanıması, anlaması ve istediğini uygulamasıdır. Bunun sonucunda da bir anlam çıkarabilmesidir. Ki yaptıkları bir anlam kazanabilsin. Toplumun da öyle. Ve var olabilsin.

İnsanlar M.Ö.den başlayarak bir arayış içerisine girmişler ve bu arayış günümüze dek süre gelmiştir. Ancak bu arayış artık sona ermiştir. Çünkü düğüm çözülmüş, ışık görülmüş ve bulunmuştur. Sıra O’na ulaşmaktır. Herkesin ulaşması.

O’na ulaşmak demek insanın kurtulması demektir. Özgür olması demektir. Gerçek özgürlüğün yaşanması ve insanın mutluluğu demektir. Ki bu da kıyamettir.

Kıyamet günümüzde yanlış anlaşılmakta ve bir felaketin geleceğini ve her şeyin yok edileceği zannını vermektedir. Bu yanlış.

İnsan varlığının ortaya çıktığı andan itibaren, kendisine söylenen ( Bilinen ve bilinmeyen tüm dinlerde ) yaşayış tarzının şekli ile ilgilidir. Bu yaşayış tarzına göre yaşayanlar; bulundukları kavim veya toplum içerisinde, hem kendisinin hem de toplumunun düzenli bir yaşayış şekli içerisinde olacağı durumu idi. Ancak insan bu yaşayış tarzı yerine, kendi egosunu tatmin için ÇIKAR düzenini yerleştirmiştir. Bunun sonucunda ise hayatına ve toplumunun hayatına KAOS’u yerleştirmiştir. Bu KAOS aslında YALAN DÜZENİDİR. Adına ne derseniz deyin, kurulan tüm düzenler ( insanlarca ) ÇIKAR DÜZENİNE hizmet etmektedir. Dinsel olarak kurulan düzenler de ayni ( Ki bunlar da insanlarca kurulan düzenlerdir )
Ve bu düzenler aslında İnsanı/insanları mutsuz etmektedir. Egemen olsalar dahi…

Peki burada yanlış anlaşılan ve yanlış olarak uygulanan nedir ki, insanlar bir türlü bu döngünün içerisinden çıkamıyorlar ve hem kendilerini hem de toplumlarını tüketiyorlar.
( Dikkat ederseniz insanlığın kendisini aramasından bu yana kurduğu tüm düzenler ( hangi kavim veya topluluk olursa olsun ) uzun ömürlü olamamışlar ve birer birer yıkılmışlardır. Ve bu şekilde de yıkılmaya mahkumdurlar. Uzun sanılan yıllar ise zamansızlık içinde bir AN’dır.

KIYAMET: Tanrı düzeninin kurulmasıdır. Doğru ile Yalanın ayrılmasıdır. Gerçeğin ortaya çıkmasıdır. Ve gerçeğin yaşanmasıdır. Var olanın.

İnsanlar hem kendi hem de kurduğu toplumsal düzenlerinde VAR OLMAYANIN gerçeği ile yaşamışlar ve bunun sonucunda umutsuzluk ve mutsuzluğu yaşamışlardır. Bu da onları; endişe, telaş ve korku içerisinde hayatlarını idame ettirmeye yöneltmiştir. Hep bir şeyleri korumaya itmiştir. Ve bu onları tutsak etmiştir. Bağımlı hale getirmiştir. ( Ör: Evini, çocuğunu, malını ve mülkünü, mevkisini, kariyerini, işini, annesini, babasını, bir yakınını v.s.)
Bunlar elinden gittiği zamanlar da KAYBETTİĞİNİ ve YOK OLDUĞUNU sanmıştır. Bunun sonucunda ENDİŞE, TELAŞ ve KORKUYA kapılmıştır. Bunun neticesinde kaybetmemek için; Her yolu mübah saymıştır. Tehdit, iftira, ihanet ve öldürmelere sarılmıştır. Satın almalar, adam kayırmalar, tuzak kurmalar, çelme atmalar bu düzenler içerisinde büyük marifet sayılmış ve bunlar doğru olarak gösterilmiştir. Gücü elinde tutan ( tuttuğunu zanneden ) haklı gösterilmiş, zayıf olanların hakları çiğnenmiştir. Ezen ve ezilenlerin ortaya çıkmasına neden olunmuştur. Ne için?... ÇIKAR için.

Pekiii… Bu nasıl olmuştur? Nasıl oldu da bu yalan düzeni ortaya çıkıverdi ve sürüyor. Aslında bu da Tanrının bir düzeni. Her şey bir plan dahilinde ve strateji içerisinde sürüp gitmektedir. Kıyamete kadar.

Burada önemli olan ve anlamlı olan şey İNSANIN SEÇİMİDİR. Bu HAK; insanın kendisine bırakılmıştır. Sonsuza dek. Seçim herkesin kendisinindir. Yeter ki NEYİ SEÇTİĞİNİ bilmesi ve YERİNE GETİRMESİDİR. Yaptığı seçimler hem kendisine hem çevresine hem de toplumuna, ardından da dünya düzeninin seçilmesine etki edecektir. Bu düzen Ya ÇIKAR DÜZENİ ( Ki bugünkü tüm düzenler öyle ) ya da DOĞRU DÜZENİ ( TANRI DÜZENİNİ ) ortaya serecektir.

Tanrı Düzeni nasıldır?

Tanrı düzeni erdemler üzerine kurulu bir düzendir. Bu erdemler; doğruluk, dürüstlük, saygı, değer verme, disiplin, sorumluluk, paylaşma, iyilik ve çalışma v.s. üzerine kurulu bir düzendir. Bir farkındalık gerektirir. Bir bilinç gerektirir. Sevmeyi esas teşkil eder. SEVGİDİR.

Basit örneklerle bunu irdeleyelim:

Kişisel olarak bir insanın diyelim ki artist olma isteği var. Ancak artist olmanın yaşadığımız toplum düzeninde iyi bir yeri yoktur. Konuşmalarımızda da bu alaycı bir şekilde belirtilir. Artistmisin lan sen! Artist mi olacan? Gibi… Aşağılanır. Bir yandan aşağılanır bir yandan artistlerin yaşam düzeylerinden de imrenilir. Ve büyük bir çelişki yaşanır. Bu işi seçen ve başaran yaşadı. Beceremeyene, vurun abalıya muamelesi uygulanır. Sporcular için de, sanatçılar için de durum ayni. Topçu mu olacaksın popçu mu? Yakıştırmaları bir yandan aşağılanmaları bir yandan yalanmaları gösterir. Olanlara gıpta ile bakılır.

Halbuki burada önemli olan insanın, kendisinin, kendi isteğinin önemidir. Ki yaşamında bir yön tutabilsin ve bir yere varabilsin. Sonuçta da arzusuna ulaşabilsin. Mutlu olabilsin. Ancak toplumsal bakış açımızın etkisi ile bunu uygulamak her insan için mümkün değil. Yine toplumsal, çevresel ve ailesel isteklerimizle başka yönlere yönlendiriliriz. Sonuçta bu yönlendirmelerle de istenilen hedefe varabiliriz. Ama… MUTLU OLAMAYIZ. Neden? Çünkü bizim kendi isteğimiz değildir! Başkasının, başkalarının isteğidir. Ve onu yaşarız.

İşte kişisel olarak; eğer bu istek bizim kendi isteğimiz ise DOĞRU yaşarız. Ve MUTLU. Eğer bu istek bizim kendi isteğimiz değilse bir YALANI yaşarız. Ömür boyu ve MUTSUZ.

Bunu kuran nedir?

Bunu kuran YALANIN kendisidir. Çıkar düzeninin eseridir. Çünkü çıkarın sermayesidir. Ve bu çıkar bizim kendi teranemizdir. Avuntumuzdur. Çünkü bunun sonucunda maddi ve manevi gücümüzün büyüklüğü ile övünç ve üstünlük göstergesi sergilenmektedir. Fakat mutsuzluğumuz gizlenmektedir. Diğer basit işler dediğimiz işlere girenlere ise hor görme ile bakılmakta ve onları küçümsemekteyiz.

Doğru düzende; kişinin işi ne olursa olsun bir değer taşımakta ve saygı duyulmaktadır. Çünkü önemli olan maddi dünya değil, kişinin manevi dünyasında almış olduğu hazdır. Ve sonuçta gerçek kazanç bu doğrultudadır. Maddi kazançlar sadece kişinin ulaşmak istediği hedefe yardımcı olan araçlardır. Amaçlar değil!

Bu toplumsal düzenlerde de aynen böyledir. Bunun için de gerek kişisel gerekse toplumsal düzenlerdeki işleyiş saygıyı gerektirir.

Kişisel ve toplumsal düzen işleyişlerindeki saygısızlık baskı ve şiddeti getirir ki; bu da sizi ezen ve ezilen durumuna getirir. Bunun sonucunda sürekli çatışma ve kavga vardır. Ölüm ve öldürme vardır. Yıkıntı ve çöküntü vardır. Hüsran ve umutsuzluk vardır. Değişti sanılan şey renk değiştirerek orada daima dimdik ayakta durmaktadır. Ve bu YALANDIR. Ve daima sırıtmaktadır. Bazen bende, bazen sende, bazen onda, bazende başkasında. Hep değişkendir. Ama ayni YALAN’dır. Sadece renk ve şekil değişir. Tıpkı bir bukalemun gibi… Tıpkı bir hamur gibi… Bir balon gibi…Renkten renge şekilden şekle…

Bu yalanın göstergesi nedir?

Bu yalanın göstergesi KARIŞMA’dır. Kişinin yaşamına, kişinin arzusuna, toplumun yaşamına, toplumun düzenine…. HERŞEYE.

Gerek kişinin gerekse toplumun yaşamına, arzusuna, isteğine karışma hakkı hiç kimsenin yoktur. Doğru düzende. Gerek kişi gerek toplum neyi istiyorsa, neyi seçiyorsa saygı duyulur. Ve saygı daima karşılıklıdır. Tek taraflı değil. Tek taraflı saygı diğeri tarafından zayıflık olarak adlandırılabilinir. Ezme uygulanabilinir. Bu da çıkarı getirir. Yani YALANI…

Doğrunun bilincinde olanlar, olana SEVGİ ile yaklaşırlar.

İşte kişiler ve toplumlar yüzyıllar boyu içerisinde bu yaşamları yaşamaktalar. Doğru ve Yalan. Kurduğu ve yaşadığı hayat ona GÜZELİ veya ÇİRKİNİ sunmaktadır. Sonuçta da ya mutlu ya da mutsuz olmaktalar. Halbuki seçimi kendisi yapmaktadır. Ve bunun farkında olmamaktadır.

Doğru gerçek olandır. Asıl olandır. Ondan kaçmak, gizlenmek yalana sığınmaktır. Yalandan medet ummaktır. Yalandan medet ummak bir bataklığa saplanmaktır. Çaresiz olmaktır. Çünkü KURTULUŞ doğrudan olmaktır.

Dersini çalışmayan bir öğrenci, başarılı olabilir mi? İsteğine ulaşabilir mi? Kopya veya başka yöntemler deneyebilir. Ama yalancının mumu yatsıya kadardır. Gün gelir mum söner.

Haksız kazanç elde edenler gün gelir , ellerindeki her şeyi yitirirler. Bir yangın, bir deprem veya bir sel onları yerle bir eder. Tükenirler.

Başkasının hakkına göz dikenler , eziyet edenler bir bir silinirler. Geride ne gösterirler. Sadece bir HİÇ. Çünkü hiçtirler. Hani derler ya…
Sultan Süleymana bile kalmamış bu dünya.

Kalıcı olan bir tek doğrulardır. Doğrudur. Pekiiii… Doğru nedir?

Doğru insanın kendi doğrusudur. Kendi yoludur. Sonuçta kendi istek ve arzusuna ulaşmasıdır. Ve bu hedef doğrultusunda koşmasıdır. O’na ulaşmasıdır. Saygı çerçevesinde. Sevgiye.

Diyelim ki öğretmeniz; Sınıfta görevimiz ders anlatmak ve öğrenciye dersinde yardımcı olmak. Sınıfta bulunan öğrencilere; kız-erkek, zengin-fakir, benim fikrimden-farklı fikirden, yetenekli-yeteneksiz, ırk, din, dil v.s ayırımı yapmak seni ÇIKARIN içine sokar ki; SEN YALAN OLURSUN. Şeklin, fikrin ne olursa olsun. Doğru olmak istiyorsan herkese eşit ve adil olmak zorundasın. Ona fazladan puan veremezsin, kıramazsın. Öğrenci ne almışsa o geçerli.

Yine okulda öğrenci bir yanlış yapmışsa uygulama yine eşit ve adil uygulanmalı. Ayırım yapılmamalı. Ve yanlış yapılmışsa yanlışa ceza uygulanmalı. Ki yanlışla doğrunun farkı anlaşılabilinsin. Kavranılabilinsin. Ve herkese eşit ve adilane.

Diyelim ki anne ve babayız; Görevimiz çocuğumuzu gözetmek, korumak, kollamak ve onu geleceğe doğru bir şekilde yollamak. Onun kendi isteği ve arzusu doğrultusunda, yolunu bulmasına yardımcı olmaktır. Onu bizim yolumuza sokmak, onu yolundan alıkoyacağı için bizi ve onu YALAN yapar. Ve bu durum da en çok bizi sorumlu kılar. Onu elinden kolundan tutmak onu tutsak kılar. Ve hayatında hep bir tutturgaç arar. Bulamazsa boşluğa dalar. Karanlığa kaçar. Çıkmaza bakar. Ne kendisine ne başkasına yar olur.

Diyelim ki mühendisiz; Hesapları doğru yapıp doğru olanı uygulamalıyız. Bu bizi doğru yapar. Hesabı doğru uygulamayı yanlış yaparsak ( bilerek ) bu bizi YALAN yapar. Çünkü ÇIKARA kayma var.

Diyelim ki işvereniz; Çalışana gereğini vermeliyiz. Ne az ne fazla. Gereği şartlara göre belirlenir. VE her iki taraf RAZI EDİLİR.
Diyelim ki işciyiz, memuruz; Çalışmanın gereğini yerine getirmeliyiz. Gereğin yerine getirilmesi bizi DOĞRU, getirilmemesi bizi YALAN yapar.

Diyelim ki seçmeniz; Seçimlerde kendi isteğimizi ( gönlümüzün ) yerine getirmeliyiz. Kim kazanırsa kazansın. Bu bizi doğru yapar. Başkasının isteği veya para v.s. karşılığında seçim yapmak bizi YALAN yapar.
Seçimimizde hata yapabiliriz. Aldanabiliriz. Bu doğaldır. Öğreniriz. Sonraki seçimde değiştiririz. Bunun için de sabreder, saygı gösteririz.

Diyelim ki herhangi bir meslek sahibiyiz; Doktor, esnaf, bakkal,manav, öğretmen , memur v.s. Görevimizi her zaman laiki ile yerine getirmeliyiz. Görevimize gereken titizliği, özeni göstermeliyiz. O dalda sürekli yenilenmeyi ve gelişmeyi göstermeliyiz. Bu bizi doğru yapar. Gereken titizlik, özen ve itinadan kaçmak, kaçınmak bizi YALAN yapar.

Diyelim ki öğrenciyiz, sporcuyuz, sanatcıyız, ev hanımıyız, çalışanız v.s.; Görevimiz işimizi en iyi bir şekilde yapmak ve onun için uğraşmaktır. Gerekli çalışma ve uğraşmayı yapmak, emek vermek bizi DOĞRU, yapmamak YALAN yapar.

Doğru olmak demek söylenen ve yapılan iş için ( ne olursa olsun ) uğraşmak ve çabalamak demektir. Emek vermek demektir. Başarılı veya başarısız olmak işin özelliğinden, bilgi ve beceriden ileri gelmektedir. Yaparsın başarırsın, yapamazsın başaramazsın, ama yine de doğrudasın. Önemli olan o yoldasın.Uğraş vermemek, çaba göstermemek, çalışmamak, tembellik etmek seni YALAN yapar.

Nihayetinde DOĞRUDA isen, seni mutlaka hidayete erdirir. Murada erdirir. Mutlu eder.
YALANDA isen seni bir kaosa iter. Çıkmaza sürükler. Perişan ve sefil eder. Mutsuzluğa düşersin.

Bu durum kişisel olmanın ötesinde ailesel, çevresel, toplumsal ve dünyasal durumlar için de geçerlidir. Heryerde ve her şeyde. Önemli olan şey hem kendimiz hem de her şey için SEÇİMİMİZ. Neyi seçiyoruz? DOĞRUYU MU? YALANI MI?

Doğruyu seçmek bizi ( kendimizi ) MELEK, yalanı seçmek bizi (kendimizi) ŞEYTAN yapar. Bu yüzdendir. Bazen melek gibiyiz, bazen de şeytan.

Seçim sizin! Kendinizin!

Saygılarımla…

Kubilay Öğütveren
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 144
Kayıt tarihi : 13/08/09

Kişi sayfası
Başarı Puanı:
YALAN ÜZERİNE… Imgleft0/0YALAN ÜZERİNE… Emptybarbleue  (0/0)
admin admin:
YALAN ÜZERİNE… Imgleft0/0YALAN ÜZERİNE… Emptybarbleue  (0/0)

http://mebforum.eniyiforum.org

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz